Avrupa Birliği ülkelerinin Brüksel zirvesinde Türkiye ile müzakerelere başlanması kararı alınırken 1 Ocak 2007 tarihinden itibaren de Bulgaristan ve Romanya’nın tam üyeliğe kabul edilmesini karara bağlandı.
AB yolundaki Türkiye için bu ülkeler ile ilişkilerini geliştirmek ve AB üyeliği için destek olmalarını sağlamak dış politikamızda önemli bir yer işgal etmeye başladı. Özellikle Bulgaristan’da nüfusun önemli bir kısmını oluşturan Türklerin iktidar ortağı olması ve AB parlamentosu için yapılacak seçimler sonrasında Milletvekili gönderme imkanının ortaya çıkması bu ülkedeki siyasi değişikliklere Türkiye’nin daha duyarlı olmasına önayak oldu. Bu arada 25 Haziran 2005 tarihinde Bulgaristan’da genel seçimlerin yapılaması kararının alınması, gözleri Bulgaristan’a ve Türkiye’ye çevirdi. Zira Türkiye’de yaşayan Türk asıllı Bulgaristan vatandaşları ile çifte vatandaşlar Bulgaristan’daki siyasi oluşumu etkileyebilecek bir potansiyele sahiptir. Aynı zamanda Bulgaristan Parlamentosuna girecek Türk Milletvekilleri ülkede yaşayan Türklerin haklarının savunulmasında birincil rol üstlenecek olması nedeniyle mümkün olan en çok Milletvekilinin çıkartılması büyük bir öneme sahiptir.
BG seçimlerin 25 haziranda yapılacağına dair kararın alınması üzerine Türkiye’deki hareketlenmeler arttı ve seçimlerle ilgili ilk çalışmalar da başlatılmış oldu. Türkiye’de bu çalışmaları ilk başlatan, yani seçimlerden dört ay önce Bedri Şefik ve onunla ilk başlarda ortak hareket eden Av. Seyhan Türkkan oldular. Bulgaristan’daki Türklerin problemleriyle ilgili bir toplantı tertiplediğini göçmenler arasında ilan ederek, özellikle bu camianın içinde etkili olabilecek isimleri Florya da bulunan ve Bedri Şefik’e ait olan şirket yemekhanesinde yapılan toplantıya davet ettiler. Bulgaristan Türkleri, Türkiye’deki göçmenlerin meseleleri, HÖH gibi konuların tartışılacağı ve yığılan sorunlara çarelerin aranılacağı düşünülen toplantı göçmen camiasının ileri gelenleri tarafından rağbet gördü ve katılım da epey yüksek oranda gerçekleşti. Herkes Bulgaristan Türklerinin meselelerinin tartışılacağını düşündüğü toplantı umulanın aksine HÖH e muhalif bir ortama dönüştürüldü. Bedri Şefik’in ve Seyhan Türkkan’ın kişisel menfaat ve farklı hesaplar peşinde oldukları, keza Bedri Şefik’in Bulgaristan devletine olan borçları nedeniyle arandığı ve bu ülkeden çıkış yasağının bulunduğu, batırdığı işyerlerinden HÖH Lideri Ahmet Doğan’ı sorumlu tutmaya çalıştığının ve Ahmet Doğana karşı kin beslediğinin anlaşılması üzerine bilahare düzenlenen toplantılara rağbet git gide azaldı. İlerleyen zaman içinde de Bulgaristan Türkleri bu tertiplere fırsat vermeyeceklerini ortaya koyarak HÖH’e destek hareketleri başlatıldı. Ancak bu ikili faaliyetlerini sürdürerek tanıdıkları aracılığı ile çeşitli gazete ve TV’lerde programlar tertiplettirerek HÖH’ÜN ALEYHİNE FAALİYETLERİNE DEVAM ETTİLER, ANCAK GÖÇMEN CAMİASI TARAFINDAN BU GAZETE VE TV’LERE BİNLERCE TEPKİ MESAJLARI GÖNDERİLDİ. VE HÖH desteklendi. Ancak Bedri Şefik 3 Aylık tezkere probleminden, tezkeresizlere kadar herkesin sorunlarını çözeceğini vaat ederek toplantılarını yapmaya devam etti. Hatta işi o kadar ileriye götürdü ki, Türkiye’de bir siyasi parti kurduğunu ve bu partinin de seçimlerde HÖH’ün alternatifi olduğunu açıkladı Bu arada HÖH Türkiye temsilciliğinden hiç ses çıkmaması göçmenlerin kafalarının karışmasına sebep oldu. HÖH aleyhine bazı kimseler faaliyet yürütürken hiç ses çıkmaması, acaba Türkiye de mi HÖH’e karşı veya bir kısım değişiklikler mi istiyor sorusunu gündeme getirdi.
Tüm bu gelişmeler yaşanırken Bulgaristan Türkleri Kültür ve Hizmet Derneğinin öncülüğünde bir hareketlenme başladı ve birçok dernek bir araya gelerek Balkan platformunu oluşturdular ve HÖH’e destek çağrıları yapmaya başladılar. Göçmenler arasında kısa sürede bir toparlanma meydana geldi ve hızlı bir şekilde HÖH’e destek toplantıları yapılmaya başlandı. Faaliyetlerin başlatılmasında HÖH temsilciliğinin gerekli olan çalışmaları yapmaması nedeniyle sıkıntılar yaşanmış ve bunlar da zamanla giderilmeye çalışılmıştır.
Bulgaristan Türkleri Kültür ve Hizmet Derneğinin Yıldırım Mahallesindeki merkezini seçim çalışmaları merkezi haline getirerek, tüm hızımızla gerekli olan ön hazırlıkları yaparak faaliyete başladık. İlk önce seçimlere katılmak isteyenleri kayıt etmekle işe başladık ve akabinden de Bulgar Konsolosluğu’na hitaben yazılmış olan dilekçeleri göçmenlere doldurtarak, toplanan dilekçeleri HÖH Türkiye temsilciliğine teslim etmeye başladık. İstanbul’un her tarafından dilekçe topladık ve tamamı 6.200 dilekçe olmak üzere derneğimiz tarafından temsilciliğe teslim edildi. İstanbul’daki dernekler içinde 25 Haziran seçimleri ile ilgili olarak en iyi çalışmayı yaptığımız kanaatindeyiz. Ancak birilerinin halen derneğimize laf uzatmalarını anlayabilmiş değiliz, zaten bu çalışmalarımız herkesin gözü önünde cereyan etti. Ancak biz çalışmalarımızı bazı kimseler gibi çıkar için de yapmadık, yapmayacağız da. Bizim faaliyetlerimiz Türk olduğumuzdan dolayı Bulgaristan’daki Türk varlığının muhafazasına elimizden geldiğince katkıda bulunmaya çalışmaktan ibarettir. Kimseye yaranmak veya şirin görünmek gibi bir niyetimiz de olmamıştır, olamaz da. Bu ideal uğruna her şeyi yapmaktayız, fakat bazı kişilerin bizim aleyhimizdeki konuşmalarını duyunca, bunu neden ve hangi amaçla konuştuklarını öğrenmek hakkımız olduğu gibi, gelip bunları bize bildirirlerse memnun kalırız, böylece yanlışlarımızı da düzeltme fırsatı verilmiş olur düşüncesindeyiz.
Bulgaristan’daki seçim sonuçları muhteşem oldu. Bulgar seçmenler genel seçimlere rağbet göstermediler ve seçimler şimdiye kadarki en düşük katılım oranı ile gerçekleşti. Ancak HÖH seçimlerden büyük bir zaferle çıktı ve tarihindeki en çok milletvekilini (34) Bulgaristan parlamentosuna sokmayı başardı. Böylece Bulgaristan’da üçüncü büyüklükte bir siyasi güç olarak yine iktidar koalisyonlarında yer alacağını ortaya koydu. Fakat zafer sarhoşluğuna düşülmemesi gerekir. Çünkü en güçlü olunduğu an, en zayıf olunduğu andır da. Tedbirsiz her hareket çok kötü sonuçlar doğurabilir. Türkiye’deki göçmenlerin seçimlere katılım oranı çok düşüktü ve Bulgaristan’daki genel eğilime uydu.
25 Haziran seçimleri şunu göstermiştir ki, İstanbul’da bir ekibin seçilerek sürekli çalışmalar yapması gerekmektedir. Her seçim döneminde faaliyetlerin yeniden başlatılması yerine göçmen sivil kuruluşları ve göçmen camiasıyla sürekli iletişim halinde olan bir ekip HÖH merkezli bu işlerle sürekli ilgilenmesi mecburdur. Ancak böyle bir yapılanma halinde faaliyetler süreklilik kazanır. Bütün faaliyetlerde tek başlılığın hakim olması gerekmektedir. HÖH Türkiye temsilciliği zamanında gerekli adımları atamamış, olayların arkasında kalmış, bundan dolayı da Türkiye’de seçimlere katılım %10 civarında gerçekleşmiştir. Halbuki Türkiye’de yaşayan seçmenlerin Bulgaristan’dakiler kadar Milletvekili çıkarmaları mümkündür.
Prof.Dr.Hayati Durmaz
BULTÜRK Derneği
Genel Başkanı
01.07.2005