İsmail CENGİZ
———————-
Türkiye’nin Türklerin yoğun olarak yaşadığı Orta Asya coğrafyası ile en önemli iki bağlantısı var: Biri, İran üzerinden ulaşmak... Diğeri de Kafkaslar ve Azerbaycan üzerinden bağlantı kurmak...
İran ile zaman zaman sıkıntılar yaşıyor olsak da, bu ülkede yaşayan milyonlarca Azerbaycan Türkü, Kaşkaylar ve Sahra Türkmenleri her zaman bizim garantimiz olarak Türk dünyası ile aramızda ister-istemez köprü rolü oynama vazifesini ifa edecektir. Seddi Çin’den Azerbaycan’a, Yakuteli’nden Ahıska’ya uzanan coğrafyanın bütünlüğü şüphesiz Türk birliğinin temelini teşkil edecektir.
12 milyon km2 üzerindeki coğrafyada sergilenecek birlik ve dayanışmadan birçok ülkenin yanı sıra öncelikle Çin ve Rusya rahatsız olacaktır. Bu sebeple Moskova bu bütünleşmenin önünde engel olmaya, sun’i engeller yaratmak için Türk karşıtı stratejiler üretmeye devam edecektir.
Ermenilerin Kafkaslar’a getirilmeleri, burada Ermenistan adıyla bir devlet kurulması, Türk karşıtı stratejik planlamanın ürünüdür ve en önemli sebebi de;
—Azerbaycan petrollerini kontrol altına almak,
—yukarıdan Türkiye’yi gözlemek ve
—Türkiye’nin gelecekte Kafkaslar üzerindeki hareketini kısıtlamak ve nihayet
—Türkiye ile Türk Dünyası arasındaki bağlantıyı koparmaktır...
—Karabağ’ın Ermenistan’a, Kırım’ın da tekrar Rusya’ya dahil edilmesiyle bu projenin tamamlanması hedeflenmiştir.
Moskova’nın hesaplayamadığı, SSCB’nin erken çöküşü, Ukrayna’nın saf değiştirmesi, Gürcistan’ın Türkiye ile ilişkilerini üst düzeye çıkarması ve elbette Türkiye’nin üzerine giydirilen jandarma giysisinden kurtularak bağımsız siyaset yapacak konuma yükselmiş olması ve Karabağ’ın tekrar Azerbaycan’ın eline geçmiş olmasıdır.
Türkiye; Irak’taki Peşmerge, Kandil’deki PKK ve ayrıca Suriye batağından kurtularak rahat nefes almaya başladığında mutlaka Türk Dünyasını içine alan bölgesel ve küresel politikalar üretecektir.
Lakin şimdiden “milli hassasiyetlerimiz” çerçevesinde “2030 Türk Milli Politikası” ile ilgili çalışmalar her alanda sürdürülmeye başlanmalı; konunun uzmanı kişilere Memduh Şevket Esendal örneğinde olduğu gibi zorunlu görevler verilmelidir...
Çin Büyükelçisi olacak kişi, Çin’i, Doğu Türkistan’ı, Çinli Müslümanları iyi tanıyan biri olmalıdır. Afganistan’a büyükelçi atanacak kişi Afganistan’ı ve oradaki dengeleri bilen biri olmalıdır, bunların illa dışişleri mensubu olmasına gerek yoktur. (Şu anda Taliban’ı, Afganistan’ı, Afganistan halkını, oradaki Türk soyluları yakından tanıyan danışmanlara, elçilere ne kadar ihtiyacımız var)
Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanlığı bünyesinde oluşturulacak “Türk Dünyası Strateji Geliştirme Merkezi”nde bu coğrafyayı tanıyan insanlar görevlendirilmelidir. Bu insanlara bağlı Kerkük masası, Uygur masası, Gagauz masası gibi sürekli projeler üreten ve sorunlara çözüm getiren koordinasyon masaları oluşturulmalıdır. Bu ve benzeri çalışmalarla 2030 yılının stratejik planlaması hazırlanmalıdır...
Özetle Türkiye; 300 milyonluk Türk Dünyasının sesi gözü kulağı nefesi olmalıdır ve bu duruş, Türkiye’nin 2030 planlamasının ana temelini oluşturmalıdır... (Bu ana temel oluşturulduğunda Orta Asya’da, Afganistan’da, Kafkaslar’da oyun kurucu ülke olarak tezgahımızı kurabileceğiz.)